7 Aralık 2011 Çarşamba

Domuz

Nil ile yatakta oynuyoruz, kolun bölümlerini gösteriyorum.

- Burası dirsek, burası omuz ....
- Ne dedin bana sen?
- Omuz dedim
- Ne?
- Omuz

Anneannenin yanına gittik, şov yapacağım ya, dirseğini gösterdim, "buranın adı ne?" dedim. Cevap geldi: "Domuz"!

Koptuk ...

21 Kasım 2011 Pazartesi

40 gün 40 gece

Görmemişin kızı olmuş, 40 gün 40 gece doğum gününü kutlamış. Bayramın birinci gününe denk gelince aile ortamında kutlansa da gereken ilgiyi üzerimize çekememiş olmanın acısını çıkartmak lazım haliyle.

Nil tabi ki bayramda da yaptığı gibi prensesler gibi giydirildikten yaklaşık 15 dakika sonra (kesinlikle abartmıyorum) bezini taşırmak suretiyle baştan sona kıyafet değişikliğine uğradı. Daha parti başlamamıştı bile. Partinin ilerleyen saatlerinde yeniden olunca bu defa elbise de güme gitti ve diğer yedeklerimize geçmeye başladık. Anneye bu da yaşatıldı iki arada bir derede. 

O kadar şeker bir ortamdı ki: Bir dolu çocuk ortalıkta koşturuyor, oynuyor, köpüklerden balon üflüyor ve gülüyordu. Hepsi çok şekerdi. (Resimleri aktarınca ekleyeceğim onları da)

Minnoş o kadar yoruldu ki partide, normalde öğlen uykusuna yatmaya hiç gerek duymayan yavru partinin ortasında uyuyakaldı! Evde terlikle yürüsek uyanan çocuk, yanında patlayan 3 balona bile aldırış etmeden mışıl mışıl uyudu. Haliyle bu yaşta "aman efendim misafirlere ayıp olur, her biriyle ilgilenmem lazım" gibi bir derdi de olmadığı için önce yengesinin kucağına sonra da pusetine kıvrılıverdi hepimizi şaşırtarak.

Uyanınca da içimizde kalmasın diye Kelebek kanatlarını da takarak bir tur attırdık evin içinde yavruya. Resim gelince onu da eklerim ...

İlk pastamız:

İkinci pastamız:

Minnoşumuz:

 Nice yaşlarını görmeyi diliyorum, sağlıkla, mutlulukla, sevdiklerimizle hep beraber ....

13 Kasım 2011 Pazar

Bizim Yenge Senin Yenge

Nil babasıyla uyumaya giderken ben de kendisine seslendim:

- "İyi geceler, ben de "Bizim Yenge" yi seyredeyim o zaman"

İçeriden yanıt gecikmedi:
- Ben de seyredecem senin yengeyi?!

11 Kasım 2011 Cuma

Gloria'yı Disko da yaparım pasta da yerim

Geçen gün Gloria Jeans'e gittik.
Biz sipariş verirken bizimki de yere yakın buzdolabından kendine pasta seçti.




Pastasını yemeden önce de dans edesi geldi. Yılların soft müzik çalan Gloria'sı kızım için müzik tarzını değiştirdi, Hip Hop çaldı, Pop çaldı :)

Allahtan boştu Cafe, Nil'in gönlü oldu. En son ayrılırken bütün personelle vedalaştık, o derece ...

Haftasonu da ayakkabı almaya gittik, o mağazada da müziği beğenmedi ve değiştirtti. Sonra yeni ayakkabılarıyla dans ett ve "rahatmış" dedi, biz de gönül rahatlığıyla aldık :)

Koş koş

Nil yolda otobüsleri izliyor, onlara el sallıyor.

Önde giden bir otobüsü görmeye çalışıyor, babasına yetiş diyecek:
- Baba, koşalım!

Arabayla hızlı gitmenin de adı koşmakmış :)

Yumuşak mezgit

Her pazar gittiğimiz balıkçıya gittik.

Garsonla aramızda geçen muhabbet:
- Hamsi var mı? (Ben)
- Yok (Garson)
- Ben mezgit istiyorum (Nil, hepimiz bakakaldık)
- Ben Palamut alayım o zaman (Ben)
- Ben mezgit istiyorum (Nil, garantilemek istiyor)

Kalamar da geldi. Bizimki istiyor ama Kalamarın adını bilmiyor.
- Yumuşak mezgit istiyorum (Kalamar; çıtır mezgit, mezgitin ta kendisi)

Yemek bitti, Fatih'le konuşuyoruz, peynir tatlısı mı yiyelim, helva mı. O arada garson geldi, masayı topluyor. Bizimki babasına sesleniyor:
- Söyle ona (garsonu gösteriyor) helva getirsin!

Vay küçük tiki seni.

Bir başka günden Hamsili bir kare:

Doğum günü partisi

Nil'e doğum günü partisi planlıyoruz. Mekandı gelecek kişilerdi falan konuşuyoruz.

"Kimler gelsin kızım" dedim?

-Teyzoş, anneanne, babaanne .....
- Yenge gelsin mi?
- Yok
- Ama sana kocaman dönmedolap aldı, beğendin, oynuyorsun?
- Gelsin gelsin (satın alınırım, fiyatım da budur diyor)
- Levent gelsin mi?
- Yok yok yok
- Sana büyük oyuncak alacakmış?
- Gelmesin gelmesin.

Rüşvet de bir yere kadar tabi :)

Islak prenses

Bayramın birinci günü aynı zamanda Nil'in de 2. doğum günüydü. Giydirdik elbiselerini, tüllü tüllü, prenses oldu yavru.

Hemen çıktık, son anda giydirip, Fatih'e Nene'ye geçtik. Vardığımızda bez taşmış, kıyafet ıslanmıştı bile :)

20 dakika ya, 20 dakika!

Alooo

Az önce evi aradım ve ilk defa Nil'i telefona istedim. Telefonu eline aldı ve "Efendim?" dedi.

Bayılırım sana!

18 Ekim 2011 Salı

Süper uyku


-          Kızım nasıl uyudun?
-          Süper

Bitmiştir bu iş

Şomse


-Anne, bana şomse çalabilir misin?

-Çalarım ama hangi şarkıdan bahsediyorsun kızım?

-Hani …. Merak ediyorum bilgisayarın nerede?

:) Bilgisayarımdan çalıyordum o şarkıyı

Acıkan minnoş

Kızım çok acıkmış olmalı, eti hazırlananınca koltuğuna koştu, koşarken de Yaşasııın naraları attı.

Yerken
- "Et çok güzelmiş, açıktım, o yüzden yiyorum"

E biz de çok seviniyoruz kuşuuum ...

Kimse var mııı?

Biz yemek yerken bizimki oyun oynuyor. Kule yaptı, sonra da baktı bize:

- Kimse var mı bakacak?

Bakıcam


Cumartesi günü Funda & Arda geldiler. Bütün gün kaydıraktan aşağı uçan iki şeker fareyle geçti. Bizimkiler çok mutluydular ama hır çıkmıyordu demek yanlış olur. Arda neye el attıysa Nil “ben oynıycam” diye ağlayarak hır çıkardı.

Neticede arada arıza çıksa da oynadılar, bütün gün kaydıraktan kaydılar. Yılda 2 defa sallandığı salıncağı Nil için vazgeçilmez oldu vs.

Sanıyoruz Arda’nın ilk aşkı Nil oldu, sarılıp öptü, bol bol cici yaptı :)

Nil de kız cilvesi yapmak üzere bana gelip gelip “ama istemiyoruuuum” dedi :)

En nihayetinde Ardanın altının değişmesi gerekti ve tuvalete gittiler. Bizimki de peşlerinden. Funda içeriden sesleniyor: “Nilcim, hadi sen içeri git.”

Nil: “Bakıcam ben de, bakıcam!”

Ben: “Nil, hadi gel, bak içeride ne var.”

Nil: “Bakıcam ben de, bakıcam!”

Fatih: “Yok artık!”

Kız babası olmak kolay değil tabi, daha 2 yaşına gelmeden baba fenalıklar geçirmeye başladı :)

Bir şekilde engelledik neticede.

Sevgili anneler, mümkünse artık yeni arkadaşlarımızın isimleri Arda olmasın. Küçük Arda, Büyük Arda, Diğer Arda, Parktaki Arda gibi kızımın kafasını karıştırdık yeterince.

16 Ekim 2011 Pazar

Ağlama kızım

 
Dün öğlen uyuturken anlatıyorum Nil’e:

“Sabahları sen uyandığında yanında kimse olmayabilir, once anne işe gidiyor, sonra baba işe gidiyor. Uyandığında yanında kimse yoksa, yanında yastığı ittir, kalk, kapıyı aç ve dışarıya çık.”

Bizimki de bana anlatıyor:

“Uyanıyorum. Ağlıyorum. Anneyi istiyorum. Sonra babayı istiyorum. Ağlıyorum ağlıyorum. Sonra kalkıyorum. Susuyorum, ağlamıyorum.”

Çok net anlattı yavru. Ne diyeyim.

12 Ekim 2011 Çarşamba

Disko Kraliçesi

Bu tatilde "mini disco" takıntımız devam etti. Her gece her gece diskolarda şarkıları ve dansları itinayla takip ettik ve eve gelince hepsini sergilemeye başladı Nil.

Mini disco CDsi vermişlerdi bize. CD bozuk çıktı ama Allahtan o çok önemli, en önemli şarkı çalıyordu: "I like to move it". Her türlü değişik kombinasyonla bu şarkının ismi söylendi, hep o istendi. "Alona mobi mobi" vs. gibi denemeler yapıldı. Çılgınca dans edildi.

Bakınız:


Sonra ondan sıkıldı.

"Head, Shoulder, Knees and Toes" diye söyledikleri ve ilgili kısımları vücutlarından göstererek yaptıkları dansı hatırlayarak kalça diz arası ellerini sürte sürte "şomse şomse yapıyorlar hani böyle böyle onu istiyorum" diyerek istediği şarkıya taktı.

Şu aralar da Mavi Işıklar'dan "Çayır çimen geze geze" ve "Helvacı" şarkıları favorileri.

11 Ekim 2011 Salı

Gece kuşu

Biz kimiz ki çocuğu 21:30da yatırmaya falan çalışıyoruz?

Her gece ama her gece tam yatıyoruz, bizimki "Ben bir babaya bakıp gelecem" diyor. Ama her gece.

Her gece salona gidiyor, babayı alıp geliyor, bizi yatırıyor, sonra, "Ben bir içeriye bakıp gelecem" diyor. Kalkıyor karanlıkta içeriye gidiyor, 1-2 oyuncağı dürtüyor, sonra canı sıkılıyor, yatağa geliyor.

"Kitap oku"lar, "Masal" anlatlar, bitmiyor da bitmiyor.

Yedi cüceleri ister, Kırmızı şapkalı kızı ister, Pinokyoyu ister. Artık intiharın eşiğinde gezersin, o uyumaz.

Dün babası başladı masal anlatmaya (Yedi cüceleri istedi):

Pamuk prenses miydi onların kankası?
Başladı anlatmaya ama cücelerle şirinleri karıştırdı.
Fatih onlar şirinler diyorum
amca çocuğu zaten onlar, yan komşuları diyor :)

Sonra pamuk prenses iPadle falan bişiler yaptı, ben gülerken duyamadım çok fazla :)

Allahtan minnoş uyudu, biz de Big Bang Theory seyrettik, gece taçlandı.

Çok güzelmiş

Bu aralar en çok buna bayılıyorum: Beğeniyor ve anlatıyor.

- Baba, kazağın çok güzelmiş. Nerden aldın?
- Bu değişik makarna (pesto soslu tortellini) çok güzelmiş
- Anne, pirzola çok güzelmiş

Afiyet olsun kuzucum ... Tiki kuzucum.

18 Ağustos 2011 Perşembe

Haberin var mı?

Hatun telefonundan şarkı çalıyormuş, erkek sanatçı "Haberin var mı? Haberin var mı?" diye söylüyormuş.

Bizimki cevap vermiş:
- "Haberim yok amcaaa haberim yoook"

Traş yapma

Babası traş olurken Nil de tuvalette oturuyormuş. Bacağına köpük koymuş babası.
1 dakika sonra bir dönmüş, Nil'in suratı köpük içinde :)

Traş oluyormuş yavru.

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Cheetos

Dün akşam mutfakta iş yaparken Nil geldi, Çitos istiyorum dedi. Babasıyla şöyle bir donduk kaldık. Acaba yanlış mı anladık diye baktık birbirimize.
-Ne istiyorsun Nilcim?
-Çitos
-Nerede var Çitos?


Bizi bisikletine takılı çantasının yanına götürdü. Çantayı açtık içinden Cheetos paketi çıktı!

- Kim verdi sana Cheetos?
- Hatun
- Ah o hatunu ben dövcem
- Döv (anında satar)

Sen git her pazarını ver, organik besle yavruyu, losyonları paraben var mı diye incele, bulduklarını çöpe at, çocuk sen yokken Cheetos yesin. La havle!

16 Ağustos 2011 Salı

Kız çocuğu

Ne ara büyüdün de kız çocuğu oldun?

Annenin aldığı ayakkabılara "benim akkalarım, beniiim" diye bağırıp, kutuyu açıp, ayağına giyip, mutfaktan salona kadar gelip!!! şov yaptı dün akşam kızım.

Salonda anne çekime koştu ve ortaya bu çıktı:




Yağmur yağıyor ....

Nil ilk defa baştan sonra bir şarkıyı söyledi ama yetişip çekemedik:
yağmur yağıyooo seller akıyor, komşuuuu kızıııı camdan bakıyooooo.

Sonuna  kadar söylememeyi seçtiği bir videomuz var ama Allahtan:



Dansçı mı olacaksın

Yemek sonrası Cadde'de yuürüyoruz. Cafelerin yanından geçerken müzik sesini duyan minnoş dans etmeye başlıyor. Cafelerde caddeye yaın oturan herkes alkışlarla destek veriyor dans gelişimine :)

Anne baba akıl edip zamanında video çekmedi, elimizde sadece son anlar var.

Patlak anne

Dün gece Fatih'e sesleniyorum:
- Şu camı açsana patladım sıcaktan.

Nil:
- Anne, patlama anne!

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Ölmek yasak!

Evde bile söylememesine rağmen gittiğimiz restoranda tuvaletini söyleyeceği tuttu. Kale almamak olmaz, götürdüm. Tabi ki yanımda adaptör yoktu. Bir elle Nil tuvalete düşmesin diye tutup diğer elle çantadan alt açma bezi çıkartmaya çalıştım, oydu buydu, kapıda bekleyenler vs. dışarı çıktığımızda kan ter içindeydim.

Fatih'e döndüm, "bittim, yoruldum, öldüm, öldüm!" dedim.

Nil hemen "Anneee ölmeeeee" diye ağlamaklı bir şekilde bağırdı.

Ölmüyorum kuzucuğum, üzülme sen.

12 Ağustos 2011 Cuma

Evdeki deniz

Banyo yapmaktan hoşlanmayan ama denizi ve suyu çok seven minnoşu yıkamak için türlü Alicengiz oyunları devam ediyor. Bir tablet buldum, suya atıyorsun, su mavi oluyor. Yani evdeki küvet deniz rengi oluyor!

Kızım yuttu mu? Yuttu.

Buyrun:




Tabi ki küvetten çıkartmak 1 saat sürdü.

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Ne ördekmiş!

Nil banyoda penguenleri, kutup ayıları, Dupdup'u ve ördekleri ile yüzmeyi seviyor. Ama banyoyu sevmiyor. "Kafama dokunmayın, su olsun yüzerim" modunda. Belki de kafasına dokunulması konusunda annesine çekmiştir.

Neticede ördeklere bayılıyor. Dün kafaları mıknatıslı ördekler aldım, oltayla yakalanıyor bunlar. Küçücük bir şişme havuza belki 2 cm su koydum, içine de ördekleri. Kenarına da çocuklar için olan bir yükseltici koydum.

Ben banyo yaparken o ayaklarıyla içine girdi, yükselticiye de poposunu koymak suretiyle oturdu. Sonra ayaklarını suda vurmaya başladı. Ben banyodan çıkarken ellerini vurmaya başlamıştı suya. Sonra kendisini oradan çıkartmaya çalışırken ağladı da ağladı. En son saçlarını bandırıyordu suya. Keşke resmini çekseydim çünkü görmeyen inanamaz.

Nasıl oldu da 2 cm yüksekliğindeki sudan kızım sırılsıklam çıkmıştı???

9 Ağustos 2011 Salı

Arada bir yeterli

Nil merdivenlerden tek başına çıkmaya çalışınca Hatun Hanım 2 dairenin ışıldayan güvenlik sistemi kutularını gösterip "Annen buradan izliyor bizi" demiş. Nil'de de bu yer etmiş.

Geçen gün merdivenlerden yukarı çıkıyoruz.
- Anne Nil'i hep görüyor
dedi. Anlamaya çalıştım. O kutulardan birine el salladı. Anladım o anda. "Evet" dedim.

Bana döndü, gözleri kocaman:
- Anne, hep görme?!
dedi.

Daha çok bir emir kipli bir soru gibiydi. "Hep görme! Hep görmemeyi kabul ediyor musun?" der gibiydi.

Tak takıştır yap yapıştır

Hani şu çıkartmalı kitapçıklar vardır, bir dolu çıkartma alınır sayfada uygun yerlere yapıştırılır.
Bu bir dolu 40-50 civarında bir sayı olabiliyor.

Her verdiğimde çıkartmadan sonra "Teşekküüleer" diyor minnoş. İhmal edersem de ardından geliyor: "Bişee diil".

Pardon dedim bir defa (hani birşey değil demeyi unuttum ya). Bir sonraki unutmamda döndü baktı:
- Anne, pardon de?!

Niil?

Cumartesi ve Pazar günü Nil ve Almira bol bol oynadılar.

Tehdit durumları (Levent'in odaya girişi, daha da kötüsü Levent'in Nil ile aynı havuza girmesi) "gidelim gidelim" naralarına yol açtı.

Pazartesi günü Aylin eve girmiş, sıkılmış, "gidelim gidelim" demiş, Almira hemen "Niiiil?" diye sormuş :)

Gidelim gidelim

Nil mutsuz olunca (hasta, sıkılmış, tehdit altında vs.) hemen başlıyor:
- Gidelim, gidelim
- Nereye
- İçeriye

İçeriye gidiyoruz orada da aynı durum varsa yine başlıyor "Gidelim gidelim".

"Acaba anlamını mı bilmiyor" diye düşünmeden edemiyorum.

5 Ağustos 2011 Cuma

Lokali

Bu da kuzinden gelsin:

Eve gelen yardımcıları Akile teyzenin Almiracası: Lokali Teeze :)

4 Ağustos 2011 Perşembe

Neydi amcanın adı?

Dün akşam misafirimiz vardı: Funda ve Umut. Anneannesinde olan Ardadan bol bol bahsettik, kulaklarını çınlattık.

Bizimkinin kafası karıştı, Aral'ın annesi Yonca var, Arda'nın annesi Nur var, Arda'nın annesi Zeynep var, Arda'nın annesi Funda var. Kendine Yoncayı seçti, Funda'ya Yonca demeyi uygun gördü.

Yatakta yatıyoruz:
- Aada uyumuuuş, Aada'nın annesi uyumuuuş ... Amcanın adını bilmiyom????
- Umut mu?
- Umut uyumuuuş

Benim gözler kapalı, uyusun da bir an önce muhabbete katılayım diye bakıyorum. Bizimki ekliyor:
- Anne? Sakın uyuma, sakın uyuma.

Herkes uyudu da sen uyumadın be minnoşum.

Sıcak park

Dün akşam Birol ile muhabbet:

- Parka götüreyim mi seni? (Birol)
- Hatun'la paaka gittik. Paak sıcaktı. O yüsdeeen sallanamadııık.

Belli ki açıklama mantıklı gelmiş.

Sakın gel!

Sabahın körü, uyanmış, tuvalette oturuyor. Anahtarı çıkartmak için kapıda çevirdim.
İçeriden ses:
- Anne işe gidiyor.

Tabi gittim yanına, baktı yüzüme.

- Sakın işe gitme anne, sakın işe gitme.

İçim cız etti. Zaten zor gidiyorum seni bırakıp. Yaklaşık 10 defa falan söyledi. Sonra razı oldu.

Bu sakının gücünü farkettiğinden beri bolca kullanıyor. "Sakın gitme", "sakın yeme", "sakın alma" ama bir de "sakın gel"ler var ki bayılıyorum! Sakının çok güçlü bir kelime olduğunu, vurgu amacıyla kullanıldığını farketti ama anlamını tam anlamadığı daha minik kuzu.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Git dedim, ittirdim

Hep sevimli diyaloglar olacak değil ya, bu da yaşandı:

Almira, Nil'e sarılmak, güle güle demek ister. Nil de ittirir, Almira bozulur, üzülür, biz dehşetle izleriz.

Ardından arabaya biniş, 1 dakikalık sessizlik, sonra da Nil'in başlattığı konuşma:
- Aamiraya git dedim, ittirdim. O teezeye gitti. Sevmiyom onu.
- Ne yaptı sana?
- Cici yaptı, sevdi beni. Sevmicem diye üzüldü.
- İttirme bi daha. İttirecek misin?
- Yok
- Sevecek misin?
- Yok
- Anneanneye mi sarıldı?
- Evet
- Sarılmasaydı sever miydin?
- Evet

Kediler herşeyi yer

Sahilde taş topluyor, sonra da dönüp "bunları kedilere atcam" diyor. Babasıyla dehşet içinde bakıyoruz.

- Neden kedilere taş atıyorsun?
- Kedi taşı yesin.

Anlaşıldı, tamamen masumane bir "taş atma" hadisesiymiş.

Dün yemekte yere et düştü. Eğildi, baktı "kediler yesin" dedi, bitti.

Dikkatli olacaksın!

Nil ile iftar olana kadar zaman geçirmek adına babaannelerin sitesinde dolaşmaya başladık. Bizimki yolda bıdır bıdır bir anlattı bir anlattı.

- HAvuza gitcem. Suya atlıycam. Kafamı suya sokcaaaam, aaaazımı kapalı tutcam (gösteriyor). Ayaklarımı böyle böyle yapcam, ellerimi vurcam. Yüzcem yüzcem.

Markete gittik, dönerken amca ve Fufu ile karşılaştık.

Amcanın parmaklar sarılıydı, parmağını kırmış top oynarken.

Dönerken Nil'le muhabbet:

- Ne olmuş amcanın eline öyle?
- Top oynama sakın, elin acır. Sooora eline şeeey takaasın. Adını bilmiyom, şey.
- Sargı mı Nil?
- Hı?
- Sargı
- Kargı
- Sargı
- Kargı
- Sargı
- Sargı. Eline sargı takaasın.

Vicdanlı yavru

Geçen gün eve gittim, trafik kötüydü, zor vardım eve. Kapıyı vurdum, babaanne açtı.
Selam verdim, hemen ekledim "çok sıkıştım, koşmam lazım" diye.

Nil başladı ağlamaya, "anne sıkışmasıııın" diye. Yazık yavrum, Türkçenin eşanlamlılarını daha bilmiyor ki, acıyor sandı.

Havuz

Geçen hafta cuma akşamı sinemaya gittik, 1.5 sene sonra.
Nil de babaannesine gitti.

Şişme bot şişirilmiş, su doldurulmuş, oynanmış, bizimki pek mutlu.

Almaya gittik, tabi ki çok eğlenince eve gidesi yok. Saat 22!

- Kızım ne yaptın bugün?
- Havuza girdim
- Hangi havuza?
- Derya (amcası) şişirdiiii, babaanne su koydu, ben ayaklarımı böyle böyle yaptım, sonra dede su koydu, ben hop hop yaptım.

Efe miyim lokum muyum?

Cumartesi günü Levent Nil'e 1-2 defa "efe" dedi. Nil herhangi bir tepki vermedi, LEvent'i sevindirmek istemedi muhtemelen.

Eve geldik. Bana gelip gelip "efe de bana" diyor, diyince de gülüyor. Soruyorum "kim sana efe diyor?" diye "Levent diyo" diyor.

Dün eve gittim, "efeee" dedim, baktı suratıma, "lokum de" dedi. Günü gününe uymuyor kızcağızım. Lokuma geçiş yaptık.

Akşam kapıcımız geldi, çöp toplamaya. Hep "fıstık" der Nil'e. Nil arkadan sessizce bana söylüyor: "Lokum desin bana" diye.

Birol lokum dedi, bizimki koptu :)

Makarnanın böylesi de varmış






Nil'in ilk sapığı

Nil 20 aylıkken ilk sapığı oldu.

İspanyol bir veled her gördüğü yerde Nil'i öpüp (kafasından ve yumuşacık) kaçıyordu, hem de engellemeye çalışan büyüklere rağmen.

Babası da "serseri" diye söyleniyordu :)

Bu da uzaktan görüntüsü:

2 Ağustos 2011 Salı

Paraşüt mü tavuk mu

Tatilin en güzel anılarından biri:

Rengarenk paraşütler teknelere bağlı dalgalanıyor denizin üstünde, bizimki de heyecanla onlara bakıyor. Soruyor, bakıyor, yorum yapıyor. Derken çoook uzakta bir paraşüt gördü ama tekneye inmiş ve kıpırdamıyor.

Sesleniyor:

- Bili bili paraşüt, gelseneeee.

İlk Dondurma deneyimi (Muzlu)





O gün bugündür her yerde dondurma arıyor, buluyor, yiyor ... Ama muzlu olacak ... Bir de mutlaka ama mutlaka peçeteye sarılı olacak, olmasa "Pe-çe-te" diyerek geri veriyor ...

Pazarlık

Son günlerin en başarılı örneklerinden biri sevdiği birşey için "bırakalım", "kapatalım" gibi kelimeler kullandığımızda gerçekleşen pazarlık durumu:

- bi daa
- olmaz hadi artık
- sonnn sooon (son defa demek istiyor)
- yok yok hadi artık
- son ama son ama son sonnn

Kim dayanır bu şekerliğe?

Su şakası eşek şakası

1 ay önce tatilde denizde simidiyle takılan kızıma babası su sıçrattı. Az önce de su şakası lafını öğretmişti.

Nil'den babaya:

- Baba, bana su şakası yapma!

Kedinin dans aşkı

Nil, tatilde akşamları çocuk diskosuna gitti bol bol. Dans etmedi ama izledi.

Şimdi ara ara havuza gidiyoruz. Orada da ufak bir bar var, müzik çalıyor. Bizimki de havuzdan çıkıyor. Kenarda dans ediyor falan.

Sonra bir kedi gördü barın önünden geçen.
Yorum şu:

- Aaaa, kedi çocuk diskosuna bakıyoo!

Yabancı mısın?

Tatilde çok tatlı bir rus kız (abla) Nil ile oynuyordu ama ortak dilleri yok. Bizimki derdini anlatmaya çalışıyor ama kız anlamıyor.
Babası anlatıyor, o seni anlamaz, yabancı o, onlara seslenirken Hello demen lazım diye.

Bizimki artık her yerde bakınıyor, değişik bir tip görürse de hemen sesleniyor:
- Helllooooo?

Kumun yaptığına bak!

Nil kumda oynuyor ama elleri kolları güneş kreminden dolayı yapış yapış ve kumlar yapışıyor.
Bizimki sinirleniyor:

- Seni gidi kum!

Anneannesini özledi

Nil akşam anneannesiyle konuşuyor, bağırıyor:
- anneanne gel!
- kuzum, çok istiyorum ama gelemem.

Bizimki çok bozulur, üzülür.

Aradan zaman geçer, Nil konuşur:
- Anneanne uzakta ama Nil hooop gitcek

Jakuzi maceraları

Geçen sene tatile gittiğimizde babasının kucağında ilk jakuzi deneyimini yaşayan Nil, belli ki çok rahatladı.

5. dakikada babasıyla Nil'in önünden yavaşça bir "kaka" geçti.

Alelacele Nil çıkartıldı, baba eline torba geçirdi ve jakuzinin içinde ava çıktı.

Bu sene de tatile gittik, yine baba-kız girdiler banyoya, yine aynı manzara.

Sanırım babasını şaşırtmayı seviyor :)

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Efendim hav haaaav

Dün akşam yemek yerken dışarıdan bir köpeğin havlamasını duyan Nil'in yorumu:
- Efendim hav haaav. Bişee mi dedin bana? Anlamadııım.

Sonra düşündü. Havlayan küçük bir köpekti. Babaannesinin komşusunun köpeği Badem gibi. Revize etti:
- Efendim Baaadem?